Zaman itibariyle en şerli olan çağımızda sapık bir fırka çıkmış, bunlar imamlara hakaret etme, bir mezhebe bağlı olmayı (taklid) zemmetme ve insanları taklidden vazgeçirme sevdasına kapılmışlardır.
Zaman itibariyle en şerli olan çağımızda sapık bir fırka çıkmış, bunlar imamlara hakaret etme, bir mezhebe bağlı olmayı (taklid) zemmetme ve insanları taklidden vazgeçirme sevdasına kapılmışlardır. Halbuki bunların imamlara yönelik eleştirilerinin nerdeyse tamamı, ellerinde kullandıkları delilleri kendinden öncekilerin taklidine dayanmaktadır. Çünkü bunlar şöyle derler: ‘’Ebu Hanife(r.a.), falanca meselede sahih hadise muhalefet etmiştir.’’ Onlara, ‘’Peki sen o hadisin sahih olduğunu nasıl öğrendin?’’desen sana; ‘’Onun sahih olduğunu Hafız İbn Hacer, elFeth adlı eserinde söylüyor ‘’,yahut ; ‘’Falanca ve filanca şu eserinde sahih gördüğünü söylüyorlar ‘’ diyecektir. İmam-ı A’zam Ebu Hanife (r.a)’i taklid etmeyi caiz görmeyenler, İbn Hacer gibi birini taklid etmeyi nasıl caiz görebiliyorlar, anlamak mümkün değildir. Hemen siz diyorsunuz ki taklid haramdır, peki İmam-ı A’zam Ebu Hanife (r.a.) gibi birisinin İbn Hacer ya da benzeri birini taklid etmesini nasıl helal görüyorsunuz. Onun gibi biri, İbn Hacer gibilerinin sahih dediklerine sahih diyecek, zayıf dediklerine zayıf diyecek öyle mi? Bu olacak bir şey mi? Haydi hadisin sahih olduğunu kabul edelim, bu takdirde de İmam-ı A’zam Ebu Hanife (r.a.) gibilerinin hadisi İbn Hacer ve emsali insanların anladığı şekilde anlaması gereği nereden çıkıyor? Dolayısıyla taklidi caiz görmeyenler esas itibariyle, belli bir mezhebe bağlı olanlardan daha aşırı düzeyde taklid içindedirler. Çünkü mezhebe bağlılığı esas alanlar müctehid olmayanların, bir müctehide bağlanması gerektiğini savunuyorlar. Bunlar ise müctehidlerin bizzat kendilerine, ya da kendilerinin uymuş olduğu kimselere müctehid olmasalar bile uymalarının gerekliliğini iddia ediyorlar. Sonra bunlar, insanları müctehid imamlara bağlanmaktan vazgeçip kendilerine uyulması çağrısında bulunuyorlar; böylece aslında kendinden öncekileri tamamen taklidden ibaret olması şeklinde onların sahih bulduğunu sahih görecekler, zayıf gördüklerini zayıf sayacaklar, onların anlayışını esas alacaklar, görüşlerini benimseyecekler, helal dediklerini helal haram dediklerini haram sayacaklar, sövdüklerine sövecekler, övdüklerini göklere çıkaracalar... Bunların cehalet ve sapıklıkları öyle bir zirveye ulaşmıştır ki sonunda görüşleri ve yaptıkları tam bir çelişki yumağına dönüşmüştür. Öyle ki başkaları için yerdikleri şeyden daha çirkin olanını kendileri için tercih eder olmuşlar, başkalarına haram saydıkları bir şeyin daha iğrencini kendileri için benimsemişlerdir. Bu itibarla onların cehalet ve sapıklığı hususunda aklı başında olan hiçbir kimsenin kuşkusu kalmamıştır. Ancak onların bu hususta uyandırmış oldukları kuşkular ve sureti haktan gözükmeleri, konu ile ilgisi olmayanları aldatabilme ve iddialarının revaç bulması ihtimali bulunduğu için onların iç yüzlerini daha açık bir şekilde ortaya dökmenin uygun olacağını düşünüyoruz. اعلء السن
Hadislerle Hanefi Fıkhı
Fıkıh Usulü
Sayfa 15-16