Rızkın talep edileceği sebepler altı türlüdür.
Birinci derecedeki rızık: En yücesi Rasulullah (s.a.v)’in kazancıdır ki o da, ganimetlerdir.
Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: „Rızkım mızrağımın gölgesi altında kılındı. Zillet ve aşağılık ise emrime karşı gelene geldi.“ Evet ganimetler kazançların en efdalidir. Çünkü bunlar şerefli bir şekilde alın teri ile kazanılan azıklardır.
İkinci derecedeki rızık: Bu da kişinin kendi el emeği ile kazanıp yediği rızıktır.
Bu hususta da Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: „Kişinin yediği en temiz ve helal rızkı kendi el emeği ile kazanıp yediği rızıktır. Allah'ın Peygamberi Davud'da kendi el emeğinden yerdi.“
Allahu Teala da Hz. Davud'un mesleğini överek şöyle buyurmuştur:
„Biz, ona zırh sanatını da öğrettik.“ (Enbiya, 80)
Rivayetlere göre İsa (a.s.)'da annesi Meryem (a.s.)'ın eğirdiği iplerin gelirinden yemekteydi.
Üçüncü derecedeki rızık: Ticaretten elde edilen rızıktır. Ticaret bereketli bir ameldir. Sahabelerin çoğunluğu özellikle muhacirler ticaretle uğraşıyorlardı.
Dördüncü derecedeki rızık: Tarım ve ormancılıktan elde edilen rızıktır. Ancak cihad günlerinde ziraatla meşgul olmak bir zillettir.
Bir zaman Rasulullah (s.a.v.) Ensar'dan birilerinin kapısında bir saban demiri görmüş ve şöyle buyurmuştur: „Bu hiçbir eve girmemiştir ki o eve zillet girmiş olmasın.“
Bu neden böyledir biliyor musunuz, çünkü insanları cihaddan alıkoyan her şey bir zillettir ve helak olma sebebidir.
Nitekim Rasulullah da; „Emrime karşı gelene (yani cihad et emrime karşı gelip de ziraatla uğraşana) zillet ve aşağılık verilmiştir!“ buyuruyor.
İşte bu nedenledir ki Hz. Ömer'e mücahidlerin Filistin'in fethettikleri özellikle Hule ovasını alıp oraya Şam'ın esmer buğdayını ektikleri haberi ulaşınca bir kişiyi gönderip o buğdayları yaktırmış ondan sonra da kendilerini şunları içeren mektubunu göndermiştir: „Yemin olsun ki eğer cihadı bırakır ziraatla uğraşırsanız size cizye vururum ve ehli kitap muamelesi yaparım. Sizin azıklarınız düşmanlarınızın ağzından aldığınız yiyeceklerdir.“
Hz. Ömer'e komutanlarından biri olan Anbese bin el-Esved el-Ansi'nin çalışıp bir bahçe veya çiftlik yaptığı haberi ulaşınca, -bu zat Humus kentinin emiri idi- Hz. Ömer ona: „Sen kâfirlerin boynunda bulunan zillet ve aşağılığı alıp kendi boynuna taktın öyle mi!“ diye mektup yazmıştır.
Beşinci derecede olan rızık: Kur'an öğretme ve insanlara şifa bulmaları için dua ve benzeri şeyler okuyarak kazanılan rızıktır. Bu da helal olan azıklardandır.
Çünkü Rasulullah (s.a.v.) Ebu Said el-Hudri ve cemaati Arap emirlerinden birine afsun yaptıkları için ondan on koyun almışlardı. Rasulullah (s.a.v.) onlara kalblerinin mutmain olması için bu helaldir demiş ve: „Sizinle birlikte benim içinde bir pay ayırın!“ buyurmuştur.
Altıncı derecede olan rızık: İhtiyacından dolayı ödemek niyetiyle alınan borç.
Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuşlardır: „Kim ödemek niyetiyle insanların mallarını borç alırsa, Allah ona ödemeyi kolaylaştırır. Her kim de telef etmek niyetiyle alırsa, Allah da onu telef eder.“ Allah Teala'nın, "dilerse sizleri kendi lutfundan zenginleştirir" âyet-i kerimesinde geçen "dilerse" ifadesi göstermektedir ki rızık elde etmek kulun çalışıp çabalaması ile değil Allah'ın lütfü, ihsanı, taksim ve nasibiyledir.
Nitekim yüce Mevla: „Onların geçimliklerini dünya hayatında Biz taksim ettik!“ (Zuhruf, 32) buyurmuştur.
Tevbe Süresi Tefsiri
Şehit Abdullah Azzam